Farkındalık Acıtır

Uzun zaman oldu yazmayalı. Anda kalmak dedikleri şeyi yanlış anladığımızdan beri hayat o kadar da matah bir yer değil. An kurtarılacak bir meseleye dönüyor ve siz daha onu sindiremeden yenisi geliyor.

Bir başarı elde ettim, tam yazasım geldi, bir şeylere sinirlendim. Bari onun için döküleyim dedim, güzel bir haber aldım, her şeyi aştım. Küresel acıların ortasında kendi acımı unuttum, yaşamak -yani böylesine kahreden bir umutsuzluk içinde- ağır geldi. Sonra umut veren şeyler oldu, bir kere daha yüzüm gökyüzüne döndü. Böylece günler geçip gitti…

Başlıklar attım, paragraflar döşedim ama yine de asıl söylemek istediğimi söyleyemedim. Ben de konuşmaktan vazgeçtim, kafamı işe güce gömdüm. Sesime hiç uzaklaşmadım ama yoğun akışta biraz kıstım diyelim. Şimdi buraya, kendime bir selam çakmaya geldim.

Yaşadığım çağ benim çağım değil maalesef, yine de buna denk geldiysem bir anlamı olmalı. Çevremizdeki körlüğün, kalplerdeki kara lekelerin, acımasızlığın bir başı sonu yok. Sadece bu var ve farkında olanlar bununla baş etmek zorunda. Farkındalık acıtır. İnsan yarasını görene kadar acısının büyüklüğünü hissetmiyor. Gören de gördüğüne kör kalamıyor. Kalbiyle görenler en büyük sorumluluğu duyuyor. Sorumluluk baş edemeyeceğiniz bir yere geldiğinde küsmeye başlıyorsunuz.

Şimdi sakın umutsuz olduğum düşünülmesin. Ben sadece umudu dışarıda bir yerde, bir mucize gibi beklemekten vazgeçtim. Umut kendi hamurumda, onu dışarı çıkarması gereken benim. O benim harekete geçiricim.

Küsüyorum bu sistemli acılara. Sonra aynı sistemin ağzıma çaldığı bir parmak balla tekrar güç toplayıp, bağlanıyorum hayata. Hala nefes alıyorsan kopmak mümkün değil, ışık için savaşmaya devam etmen gerekiyor. Yorgun da olsan, “bir gün güzel günler gelecek” diye değil, “yaşadığın günü güzelleştirmek” için. Çünkü farkında olan bilir ki hiçbir şey hiçbir zaman tam anlamıyla güzel olmayacak. Artık masallara da tahammülümüz kalmadı yani…

Hayat kolay olmayacak bunu kabullendim ama şunu da iyice belledim; Sen yürü, bozulmadan yürü, dağılmadan yürü, düş kalk yine yürü, az dur soluklan sonra devam et yürü. Yüreği avucunda, ısrarla yürüyene yol hep açık.

Kişinin kendi varlığını elinde tutmasından gelen gücü, her şeyin üstesinden gelebilir — gelir de! Yeter ki kişi, kendi — hiç ulaşamayacağından emin olduğu— amacını elinden bırakmasın…” – Oruç Aruoba/ Yürüme


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir