Asaletten mi Bünyeden mi Suskunluğumuz?

Vazgeçtiği suskunluğundan anlaşılanlardanım.

Susuyorsam, artık konuşmuyorsam çabalamayı bırakmışım demektir. Hiçbir umut kalmamıştır benim adıma, bitmiştir.

Çünkü normal şartlarda çok konuşurum ben. Konunun anlaşıldığından, kendimi anlattığımdan emin olana kadar konuşur, çözene kadar ısıtıp ısıtıp önüne getiririm.

Konunun çözüleceğine artık inanmıyorsam, dahası çözülüp çözülmemesini umursamıyorsam bir zamanlar susması için yalvardığınız beni konuşturmaya çalışırken bulursunuz kendinizi.

Bundan gurur duymuyorum asla. Bu suskunluklar en çok insanın kendisine zarar verir çünkü. Söylemek isteyip söyleyemedikleriniz, söyleseniz de duyulmayacağını bildiğiniz şeyler midenize oturur. Sonra benim niye reflüm var? 🙄

Böyle zamanlarda insanı en çok “alıngan ve duygusal olmak” ile suçlayanlar yorar. Evet biz ortada hiçbir şey yokken can sıkıntısından kafamızı bir şeylere takıyoruz. ☺️

Kafayı takmak derken bir de “takma kafaya ya”cılar var ki düşman başına. “Olur 😌 Bak sen böyle diyince bana bi rahatlama geldi, oh be!”

Siz gayet neşeli bir hayat sürerken kendi ruhları ciddi anlamda hasta olup size psikolojik şiddet uygulayan, haliyle sizin dengenizi bozan ve sonra size psikolojisi bozuk muamelesi yapanlara hiç değinmiyorum, onları çok iyi tanıyoruz çünkü. Buradan selam gönderelim o arkadaşlara. Selam narsistler! 🙋🏻‍♀️

E hal böyleyken tüm incinmişliğinizle battaniyeyi kafanıza kadar çekip dünya ile bağınızı koparmak istiyorsunuz. Sonra en sevdiğim yazarlardan biri olan Paulo Coelho’nun “Işığın Savaşçısının Elkitabı na gidiyor gözüm. Herhangi bir sayfasını açıveriyorum, diyor ki “Işığın Savaşçısı kışkırtmalara cevap vererek kendini yormaz, onun gerçekleştirmesi gereken bir yazgısı vardır.”

Evet diyorum, tam da olay bu aslında. İyi ya da kötü yok belki de, roller var. Seçilmiş olan oyuncular hayatınızdaki rolleri oynuyorlar ve sizi bir sonraki sahneye hazırlıyorlar, tek görevleri bu. Oyunun esas kişisi hala sizsiniz ve tamamlamanız gereken bir oyunun içindesiniz.

Şu “takma yaağ”cılar biraz haklı mı acaba?

Hayatımızda her an her yerde karşımıza çıkabilecek insanlar ve yaşanması muhtemel olaylarla anlarımızı, neşemizi ve en önemlisi sağlığımızı kaybedebiliyoruz. İster susun, ister bağırın çağırın karşınızdakinin duygusal zekası kadar geçirebildikleriniz.

Böylesi durumlarda savaşmak da boşa bence. Huzur en büyük ihtiyacımızken soğuk terler akıtmakta bir mana görmüyorum. Hem hayat o kadar uzun değil.

“Ben sana mecburum” diyen Attila İlhan’ın gücüne gitmesin ama insanoğlu ne muhtaç ne ait bir şeylere…

Yüzünüzü güneşe dönüp karanlığı arkada bırakmak da var.

https://youtu.be/edxLzNVVVEM


Yorumlar

“Asaletten mi Bünyeden mi Suskunluğumuz?” için 3 yanıt

  1. Oturan Boğa avatarı
    Oturan Boğa

    Sanada Selam Kartal Gözü. 🙋🏻‍♂️

    Bu arada şarkıyı Zeynep Bastık’dan dinle.

    Hem gözün hem gönlün açılır. ☺️

    1. Selam,
      İlk Zeynep Bastık’tan dinledim fakat her şeyin orijinaline saygım var.
      Gözüme kendisinin hitap etmesi pek mümkün değil. 🙂 Gönlümüz ise hep açık.

      Güzel geceler her kim isen.

  2. Oturan Boğa avatarı
    Oturan Boğa

    İyi uykular 🙋🏻‍♂️

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir